2 Ekim 2011 Pazar

İğne

Yemin ediyorum yemek sitesi değil de teknoloji sitesi ya da "internette nasıl yasaklı sitelere girilir" gibi konular etrafında dönen, açık bulan bir site olsa burası dünya kadar hit alır.

Bu sitede en fazla tıklanan başlıkların

Mahkeme Kararı Terbiyecisi         183
Dr Oetker'le Cheesecake Vakti     192
Milföyden Kolay Baklava              125

olması ironik değil mi?

O değil de ben anlamıyorum, gerçi belki bizimkinin kapsamının o kadar geniş olmamasındandır, ben Dr Oetker'li tarifi yazarken utana sıkıla yazmıştım, buna da kim bakar ki diye. Duruma bak, hiç şikayetim yok gerçi :)

Sanırım burdan kolay şeyler yapmak istediğimizi çıkarabilirim. Belki daha basit pratik şeyler yapsak, özellikle çikolatalı, daha çok tıklanır.

Ay tespitime gel, sanki düzenli tarif veriyoruz da!

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Kitchenaid


Hani her genç kızın rüyası zetina dikiş makinası var ya, o artık Kitchenaid mixeri olarak değişmeli bir ekşi sözlük yazarının dediği gibi.

Esse'de 4 Eylül'e kadar kampanya var, bir alana bir bedava ve buna Kitchenaid de dahil!!! Tr'de 1300'e satılan mixer şimdi 650'ye geliyor, ama tabi bir ortak bulabilirsen!

Ben bulamadım, bu da böyle bir anımdı.

http://www.esse.com.tr/ProductDetails.aspx?ProductID=21413

Edit: Ortak buldum, Esse'yi aradım, yaklaşık 4-5 şubesi ile konuştuktan sonra Kozzy Esse'yi aradım, telefondaki kız şu an ellerinde bulunmadığını fakat gelip satın alırsak geldiği zaman bize ulaştıracaklarını söyledi. Ortağa söyledim, taaa Rumeli Hisarından kalkıp geldiler, ben onlardan bi 5 dakika önce vardım, görevliye sordum, bi dakika dedi gitti içeriye, geldiği zaman bahanelerden bahane beğeniyordu, efendim yokmuş öyle bir şey ellerinde kalmamışmış. E dedim telefondaki kadın bana var kampanyadan yararlanırsınız ama sonra elinize ulaşır dedi dedim. Yok efendim bilmem kimi aramış yokmuş, yapamazlarmış.
Bir tek Suadiye Esse'deki bey yardımcı oldu, onunla kampanyanın ilk günlerinde konuştuğumuzda henüz vardı ellerinde. O gün aradığımdaysa bir tane kalmıştı ellerinde ve eğer onu satın alırsanız size bir o kadarlık hediye çeki verebiliriz dediler, o nedenle ordan yararlanamadık.

Esse'den bildiğin soğudum. Birbirlerinden haberleri yok, kampanyaya dahil mi değil mi haberleri yok, geliyorsun, yok öyle bir şey diyorlar. Zaten yedek parça desteğinde de sorun çıkarıyorlarmış. http://cafefernando.com/turkce/narli-sorbet/
Şurda okuduğum kadarıyla.

Yurt dışından alıp adaptörle kullanmak vallahi daha mantıklı. En azından daha ucuz ve türlü türlü aparatlarını alabilirsin yine daha ucuza. Burda bir de Öztiryakiler satıyormuş. Onlarınkinin fiyatını sordum, Cengiz Bey'le görüştüm 610 Euro'ymuş fiyatı, %35 iskontoyla 396.5 Euroya satıyoruz ve evinize kargoluyoruz dedi. Tek sorun beyaz satmaları. (Endüstriyel satış yaptıkları içinmiş) Şu an fiyatı 987'ye geliyor. Düşün yani Esse maksimum indirim yaptığında en son 899'a satmıştı. Hem pahalı hem de 3-5 tane getiriyorlar. Ay çok kızgınım.

Esse benden sınıfta kaldı. Bana verdiği tek ders, bir daha telefondakinin adını almakla kalmayıp ses kaydını açmak gibi paranoyak bir hareket oldu.

Ne biçim Türkiye distribütörüyse.

1 Mayıs 2011 Pazar

Çok Çikolatalı Kurabiye

Ayh, uzun zamandır gelmeyen tatlı yapma aşkı bugün geldi. Ben her post için böyle bekleyeceksem işim var. Geçenlerde Yunkabu adlı blogu gezerken çikolatalı macaron tarifi görüp bunu deneyeyim demiştim. Bugün o amaçla girdim ama çikolatalı kurabiye tarifi buldum, bir deneyeyim dedim. Bizim patron da çok seviyor çikolatayı, güzel olursa hem işe götürürüm, hem de bloga koyarım dedim. Böyle diyorum çünkü geçtiğimiz hafta bir denemem kötü sonuçlandı. Tabi kardeşim onu da lüpledi ama:)

Geçen hafta Eti Cim Tart aşkım tuttu yine, arada geliyorlar bana böyle. Çileklisini çok severdim, ısıtıp yeme şekli de vardı. Lakin internette aratınca sadece sanı duyuluyor. O kadar ki görüntüsü bile yok. Böyle aratırken aratırken meğer Pop Tarts denen bir tatlının taklidiymiş onu öğrendim. Bir Pop Tarts tarifi denedim, pek hoşuma gitmedi, kurabiyesi çok dağılıyordu, marmelatı da soğuyunca sertleşmişti. Bir ara yine deneyeceğim.

Şimdi gelelim bolll çikolatalı kurabiyemize,

  • 1/4 Su bardağı yumuşak tereyağı
  • 1/4 Su bardağı sıvı yağ
  • 1/2 Su bardağı esmer şeker
  • 1/4 Su bardağı şeker
  • 1 yumurta
  • 1 tatlı kaşığı vanilya (benim evde vardı aktardan alınmı, bugün bulamadım Dr Oetkerin şekerli vanilinini kullandım)
  • 1 Su bardağı un
  • 1/4 Su bardağı kakao
  • 1/2 Tatlı kaşığı kabartma tozu
  • 1 Çimdik tuz
  • 1/2 Su bardağı küçük parçalanmış bitter çikolata veya bitter damla çikolata


  1. Tereyağını cıvık bir hale getirene kadar 20 saniye kadar çatalla veya blenderla çırpın. Üzerine sıvı yağı, şekerleri yumurta ve vanilyayı ilave edin.
  2. Başka bir kapta kuru malzemeleri, yani un, kakao, tuz, kabartma tozunu karıştırıp, yumurtalı karışıma ekleyin.
  3. Çikolata parçalarını ilave edin.
  4. Yağlı kağıt üzerine tatlı kaşıkları yardımıyla ufak ufak parçaları yan yana dizin.
175 dereceye ısıtılmış fırına kurabiyeleri verin. Çok değil 10-12 dakikada hemen alın. Yunkabu'nun sitesinde de özellikle belirtilmiş 12 dakikadan fazla tutarsanız ve taş gibi olursa karışmam demiş:)

Ben de 10 dakika sonra fırından aldım. Bir kaseden bir tepsi çıktı, şu an sanırım 7 - 8 tane kaldı:) Çok güzel olmuş yeaaa. Çok tavsiye ederim, obçim:p.


18 Nisan 2011 Pazartesi

Zamane Şefleri Yarışması - 2

Hey Evribadi!
Ay sonunda klavyenin tuşlarına basabildim blog için. Nedendir bilmiyorum kesilmiştim bikaç zamandır. Halbuki nerdeyse bir aydır Zamane Şefleri'ni yazacağım:) Elimde yeni tarif yok fakat bu durumu paylaşmam lazım artık.

Sanırım 23 Marttı, finalistler açıklandı, aralarında yokum tabi. Hiç hayal kırıklığına bile uğramadım. Üzerinde durmadım, final ne zaman zaten bilmiyordum ama annem benden meraklıydı. "Aman şu sınavın tarihi finale denk gelirse nasıl gideceksin, bu olursa napacaksın nasıl olacak" vs. Unuttum gitti, aradan 2 gün geçti, Cuma akşamı 8.20'ydi maillerime baktım telefondan, minnacık ekranında sadece konu kısmı gözüken bir mail: "Tebrikler! Zamane Şefleri yarışması finalistlerinden oldunuz" mu ne yazıyor. Hala heyecan kıpırtısı bile yok, "lan nasıl olcek o iş öyle kafaları karışmış bunların" diyerek açtım. Bu esnada da banyodayım:) "Finalistlerden biri özel sebeplerden dolayı katılamayacağını bildirmiştir. Puan sıralamasına göre 4. sizsiniz, final yarın saat 10'da. Bize katılıp katılamayacağınızı acil haber verir misiniz?"

O sırada kardeşim geldi, biz böyle dan dun gireriz birbirimizin banyosuna heh heh. Ona anlatırken kahkahalarım heyecanım bir yumak olmuştu, o kadar ki Merve "Abla iyi misin" dedi. Halbuki nasıl iyi olaydım! Saat 20.30 olmuş yarışma ertesi gün Nişantaşı'nda ve saat 10'da! Bizim evde ne çilek var ne muz. Ne keki hazır ne kreması. Katılmak istiyorum fakat şartlar imkansız olduğunu gösteriyor. Bu arada kardeşimin cebi çaldı, paldır küldür bana uzattı telefonu "Seni istiyorlar"diye. Sağolsunlar 11-12 gibi gelme esnekliği tanıdılar bana. Acil cevap dediler, annemlere soramadan evet dedim. Ne de olsa lojistik ve finansal destek onlardan olacaktı:)

Hemen keki yaptım, o pişerken kremasını hazırladım. Annemlere anlattım, babam söyleniyor "Bu kadar geç haber mi verilir" diye, beni çileklerin telaşı sarmış. Annem nasıl yetişecek diyor. Bir hengamedir gidiyor. 
21.30du market kapanmak üzereyken çilek ve muz aldığımda. 12'yi geçiyordu uyuduğumda. 

Sabah hazırlandım, pastaları koyduk kapaklı bir borcama yola düştük. Yerini bilmeyiz, Nişantaşı ful trafik, pastalar zangırdamaktan eğiliyor, imdat! 

Öyle dışarı bakarken camdan "Aaa burası işte burası" dedim, ışıklarda yolun ortasında indik pıt pıt koştuk girdik. "Aee ne güzel yer burası vaooov" oldum böyle:p

Bizi uzun etrafı yarışmacı ve görevlilerle dolu bir masaya aldılar. Allam o ne şeker insanlardı hepsi gencecik benden küçük kız vardı yea! Görevlilerden bahsediyorum yani:) Sanırım yarışmacılardan en küçüğü bendim, bi kız daha vardı onunla hiç konuşamadım bilmiyorum. Yarışmayı düzenleyen tayfa ya da firma çok gençti. Zaten firmanın yaş ortalaması 28miş düşün. Kızlar bıcır bıcır, güler yüzlü, güzel, şık aeee içim açıldı yea beyle:)

Macaron yedim ilk kez. Kendisini almaya cesaret edemiyorum çünkü acıbadem kurabiyesi midir nedir pek sevmem onu (Aaaa nasıl bir tatlıyı sevmedim hayret ettim). Yediğim güzeldi ama beğendim. Bir sürü ikramlar, çaylar kahveler meyve suları, börekler, kurabiyeler vs. Tabi sor bir şey yiyebildin mi? Midemi düşünecek halim yoktu açıkçası (Tekrar hayretlerimiz şaşırıyor). Yarışmacılardan Selin Kıpırdı ile çok sohbet ettik. Gencecik bir diş hekimi, "Selin'in Suflesi" tatlısıyla katılmıştı, tadamadım ama birinci olduğuna göre eminim çok güzeldir, Zamane Kahvesi'ne gidip tatmayı düşünüyorum:)

Sıra geldi sunuma, bizi mutfağa aldılar, ilk kez bir restoranın ya da cafenin mutfağına girdim. Huhahah çok hoş yea:p Çok komiktik ama Selinle ben birbirimize bakıyoruz pastalara bakıyoruz "nasıl sunucaz bunları napcaz" diye, ben aldım koydum ince uzun bir dikdörtgen tabağa bekliyorum öyle, napsam ya tabağın yarısı boş oldu napılır ki diye bakıyorum. Sonra mutfağın şefi geldi sanırım. Ay bi yardım etti bi yardım etti sağolsun, gerçi yardıma giriş cümlesi biraz üüü etti beni de ama:p "hımm, pastayı kütük gibi koymuşsun tabağa biraz süslesene." Hala bakıyorum ha "Napsam ki üeeğ" diye. Çikolata sosu var mı dedim, getirdiler hemen. Baktı ki ben çikolata sosu pasta tabağı ve şefin yüzü arasında bakışlar atıyorum, aldı hemen bir tabağı şef bana bikaç şekil gösterdi, bak böyle çiz, şöyle yap falan diye. Ondan öğrendiğimle bir tabak hazırladım ben de, meyvelerle de süsledim. Aaa güzel oldu sanki?


Çıktık sunduk, Ece Vahapoğlu benimkinin resmini çekti çok hoşuma gitti:) "Ay ben bunun resmini çekicem" dedi:) Bu arada jüride Rahşan Gülşan, Gamze Bursa diye bir yemek stilisti ve adını hatırlayamadığım sanırım milli şef veya aşçı, Pelit'in de aşçısı sanırım bir bey vardı. 

Velhasıl kelam bizden sonra hemen açıklandı sonuçlar. 3. oldum tatlı kategorisinde. Yani fena değil ya, iyi yani:) Selin 1. oldu burdan bir kez daha tebrik ederim onu:) 2. ise hindistancevizli bir pastaydı. O da güzeldi ne yalan diyim:)

Yemeklerde ise sağlıklımutfak adresine sahip Hilal Hanım 1. oldu. Ay çok güldüm o kadına, çünkü çıkarken görevli kızlar hep beraber yemek yiyelim diyince, Hilal Hanım "Benim yetişmem gereken bi yarışmam daha var" dedi:))) Kadının tüm yemekleri ödüllü nerdeyse:) Helal olsun valla.

Ben yemekleri görmedim onlar sunulurken biz mutfaktaydık çünkü, fakat mercimek yatağında bi makarna vardı ki sunumu şahaneydi. Tadı da eminim güzeldir. 3. ise tavuklu mantarlı soteydi sanırım.


Ama hediyeleri çok sevdik, bir kovboy şapkasıyla mutfak önlüğü:) Bayıldım her şeye. Çok güzel bir deneyim ve çok güzel bir organizasyondu.

Ama bence bana performans özel ödülü vermelilerdi! Hahahah o kadar koşturdum ayol ya çilekleri bulamasaydım hı? hı? :P 

Bu arada özel sebepleri dolayısıyla katılamayan yarışmacının yakını rahatsızlanmış. Geçmiş olsun umarım iyileşmiştir, ama bunu bilmeden önce bayağı heleloy olmuştum. Öğrenince insan suçluluk hissediyor tabi:p 

Bu sefer tarifsiz kapatıyoruz bir yazıyı sevgili yemek severler. Muah hepücüğünüze.

16 Nisan 2011 Cumartesi

çikolata soslu ıslak kek

uzun bir aradan sonra tekrar merhaba:) dayımın terfisini kutlamak için ona çok sevdiği ıslak keki yapmaya karar verdim. yaptığım yemeklerde en çok olumsuz eleştirileri ondan aldığım için yapacağım kekin lezzeti kusursuz olmalıydı. nitekim onun için hazırladığım yemeklerin ardından kekten de memnun kaldı:) tarifim şöyle:

2 yumurta
1 su bardağı şeker
1 su bardağı süt
1 çay bardağı sıvı yağ
1 yemek kaşığı yumuşak margarin
4 yemek kaşığı kakao
7 yemek kaşığı un (boza kıvamında olması gerek hamurun 8 kaşık da olabilir bu)
1 paket kabartma tozu
1 paket şekerli vanilin

sosu için

1 paket bitter çikolata (80gr)
yaklaşık yarım paket krema

süslemek için

yarım adet muz



yumurta ve şekeri iyice çırpın. üzerine sütü(oda sıcaklığında olsun), vanilini, margarini ve sıvı yağı ekleyip çırpın. ardından kakaoyu ekleyip şöyle bir karıştırın. bu malzemeden bir su bardağı kadar ayırın. geri kalan malzemeye unu ve kabartma tozunu da ekleyip çırpın.  yağlanmış kalıba döküp 180 derecede yaklaşık 35 dakika pişirin. kekin pişip pişmediğini bir bıçak veya kürdan batırıp anlayabilirsiniz. eğer hamur yapışmışsa pişmemiş demektir. tertemiz çıkıyorsa kekin içi pişmiştir.
kekin pişmesine yakın bir kaba kremayı döküp yavaş yavaş ısıtın. krema kaynamaya başladığı an içine çikolata parçalarını atıp ocaktan alın ve hızlıca, çikolatalar eriyene dek karıştırın. ben burda renginin daha da koyu olması için bir yemek kaşığı kakao ekledim.
keki fırından çıkardıktan bir kaç dakika sonra ayırdığımız su bardağındaki malzemeyi dökün. ince bir bıçağı yer yer keke batırıp çıkartın ki bu malzeme kekin içine de geçsin. muzu kesip üzerine istediğiniz gibi dizin. şöyle görünüyor:



daha sonra çikolata ve kremadan oluşan sosu da dökün. son hali de budur. afiyet olsun efenim.




16 Mart 2011 Çarşamba

Bonnyfood

Muratlarımdan birini gerçekleştirdim bloggerlar! Sonunda bir meyve sepeti aldım. Meyve sepetiyle kalmadım içine kurabiye, kek, çikolatalı çilek ne varsa doldurun dedim. Bugün kardeşimin doğum günüydü. Grupfoniden aldığım indirim çekiyle daha ucuza malettim ettim de yine de pahalıydı. Marka tanınınca fiyatlara yansıtmış bu durumu malesef. Tanımayalım mı arkadaşım sizi:)


Her biri ayrı lezizdi, en çok kurabiyeye bayıldım, zencefilliydi o da:)Kardeşim çiçekli süslemenin altında aslında kurabiye olduğunu görünce nasıl şaşırıp sevindi bakınız:p
Kekler brownieye benziyordu. Çilekleri dememe gerek mi var, harikalardı.
Fotoğraflardan belli olacak kardeşim bayıldı, ateşin etrafına toplanmış gibi üşüştük sepetin başına.

İyi ki doğdun canım kardeşim, tatlı meyvem. Seni çoook seviyorum.

10 Mart 2011 Perşembe

cookie

blogger'ın kapanması, hem de oldukça saçma bir sebeple kapanması oldukça canımı sıktı. bir haftayı geçti bile. memleket sınırını aştınız, geçemezsiniz gibi sürekli bi yerlere girişler yasaklanıyor. o da eksik olsun canım deyip başka mecralara kayıyoruz biz de. çok çabuk adapte oluyoruz çook.

bu sıkıcı konudan sonra benim için anlamı oldukça büyük olan cookie'den bahsetmek istiyorum. küçükken izlediğim çizgi filmlerde anne, çocuklarına bu kurabiyelerden -yoksa bisküvi demeliyim?- yapardı. soğuyunca cam kavanozlara doldururdu ve çocuk iyi bir şey yaptığında ona ödül olarak bunlardan bir tane verirdi. beni en çok etkileyen ise lise yıllarındayken izlediğim rugrats'teki angelica'nın bu kurabiyelere olan bağımlılığı. lanet, eziyeti seven bir çocuk olan angelica cookieleri görünce yelkenleri suya indirir, en sevimli kız oluverirdi. bu dönemlerde bu kurabiyeler pek bulunmazdı ve ben de nasıl yapsam etsem de tarifini bulsam kendim yapsam diye düşünürdüm. daha sonra eti çay keyfi ile ulaşılması kolay hale geldi. yine lafı uzattım. geçen gün aklıma düştü yine bu güzel şeyler ve tarifini bulup hemen yaptım. işte karşınızda:

3/4 su bardağı beyaz şeker
3/4 su bardağı esmer şeker
3/4 su bardağı yumuşak margarin (sürülebilen kahvaltılık olan)
1 çay kaşığı vanilin
2+1/4 su bardağı un
1 çay kaşığı kabartma tozu
1 çay kaşığı tuz
2 yumurta
1+1/2 çay bardağı damla çikolata



bu tarifte benim hiç sevmediğim çırpma işlemi önemli. şekerleri, vanilini ve margarini karıştırma kabına alıp birbiriyle iyice özdeşleşene dek- en az 5 dakika- mikserin yüksek devirinde karıştırın.

fotoğraftaki gibi bir hal alacak. 

ayrı bir kapta unu, kabartma tozunu ve tuzu kaşık yardımıyla karıştırın. şeker, yağ karışımı kremsi kıvama geldiğinde yumurtaları aynı anda atın ve yine iyice çırpın. ardından unlu karşımı da ekleyerek çırpın. en son damla çikolatayı da ekleyip çırpın. 





tepsilerinize yağlı kağıt serin. hamurunuzu tatlı kaşığı ile tepsiye aralıklarla dökün. önceden ısıtılmış 180 derecelik fırında 10 dakikada hazırlar. 






çocukluktan bahsedince çocukluğumdan kalma en sevdiğim tabaklarımdan birinde sunmak istedim. 







biz friends seven iki yazar için gelsin: tık tık 
tarifim nestle'nindi videodan anlaşılacağı üzere:) afiyet olsun.

7 Mart 2011 Pazartesi

Mahkeme Kararı Terbiyecisi



Biliyorum zaten giremiyorsanız bunu da göremezsiniz ama belki görüp giremeyen insanlara dns falan anlamıyorsa al bunu kur diyebilirsiniz. 1 dakika bile sürmüyor.

Zamane Şefleri Yarışması

Zamane Kahvesi'nden hediyeler gelmiş banaaa:) Çok sevindim çok güzeller bayıldım. Günümüzü güzelleştirdiler. Zencefilli bisküviler harika. Çeyizime bile kaldıracak şey yollamışlar:p İki kişilik kahve seti. Fotoğrafını çeker çekmez koyacağım. Hatta çektim bile:)

En güzeli de üzerine baş harflerim işlenmiş bir kumaş peçete. Ben çift kişilik kahve menüsü gibi özensiz bir şey bekliyordum fakat ne kadar güzel düşünmüşler.



Zencefilli bisküvi benim yaptığım kurabiyenin 3'te 1'i:) Bayılırım ince doğranmış şeylere:) 

Peki ben onlara ne yolladım:





Tabi ben onlara kanlı canlı halini gönderemedim, sadece fotoğraflarını yolladım. Bir iddiam yok zaten çünkü hiç sır bir tarif değil benimki:) Sadece denedim böyle bir şey çıktı. Nasıl ama:)

3 Mart 2011 Perşembe

Bloguma Dokunma!

by Gül Yılmaz

Bugün ilk kez bloga ulaşmaya çalıştığımda bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir yazısını görüp bozguna uğradım. Başından beridir tüm bu engellemelerden dolayı internet kurdu olup çıktık nerde ne dns'i kullanılır host dosyasını değiştirme vs. Bildiğin açık açık her yerde yargının kararını nasıl yararız diye yüzlerce anlatım var. Dolayısıyla da evimdeki bilgisayarımdan sürekli girebiliyordum. Fakat bugün değişik bir bilgisayardan giriş yaptım ve o yazıyla karşılaşınca çok üzgün hissettim kendimi.

Sanırım bir yerlerde bazı bloglarda digiturk'ün yine sanırım milyon dolarlarla yayın hakkını aldığı maçlar yayınlanıyormuş, bedavaya. Digiturk de bunu kapattıramayınca çareyi tüm blogspot.com'u kapattırmakta bulmuş.

"Yassah hemşerim" anlayışı her yerde!

Zaten bloglarından maç yayını yapabilmeyi beceren insanların değil internet bilgisayar kurdu oldukları su götürmez bir gerçek. Sadece bloglarında içlerini döküp saçma veya saçma olmayan paylaşım yapan insanların etkileneceğini bile bile, bu kadar büyük bir tepki alacaklarını bile bile blogspot.u kapattırmak? Reklamın iyisi de kötüsü de derler ama üyeliklerini kapattıranlar olmuş.

Çözüm bulmak yerine, köprüden intiharları engellemek yerine köprüyü yaya geçişine kapatmak?

Sorunlu siteleri ve bunlardan sorumlu kişileri bulmak yerine binlerce insanı etkileyecek bir yeri kapatmak?

Algımız çok dar çok kıt. Gerçekten çok yavaş ilerliyoruz. Egomuz her yanımızı sarmış. Akıl mantık geri planda. Amaçsızız. Dediğim dedik tavrı sergileniyor, "bu site kapanacak! öyle ya da böyle!".

Ayıp, yazık.

Şurada imza kampanyası var ordan desteğinizi verebilirsiniz.
http://www.blogumadokunma.com/

Gelecek postta zamane kahvesinin düzenlediği "zamane şefleri" yarışmasına katıldığım pastayla fırından çıkan yenebilecek şeylere geri döneceğiz umarım.
Bugün bu çıktı fırından.

18 Şubat 2011 Cuma

Profiterol

Ay geçen bi gergindim bi gergindim. Geldi çattı üniversiteyi bitirmem için vermem gereken son sınav! Amma lakin sınava iki gün kalmış, ben bitmişim. Tüm gün çalışamadım! İstemiyor canım! Öeh dedim akşam vakti, madem boş boş duracağım, patlatayım fırına bir şeyler deee keyfim yerine gelsin azcık. Napsam, napsam, gez dolaş böyle, ay canım bir şey de çekmiyor. Anee ekler, of çok severim. Ve fakat onun için şekilli olsun diye sıkma torbası gerekiyor. Ben de buzdolabı poşetiyle bir kez denemiştim artık hamuru yapamadığımdan mıdır nedir yarısı poşette kalmıştı. (Kendi pazarlamamı bir türlü yapamıyorum, şuraya yazdığım tüm tariflerin arkasında hazin anılarım var. Bunları okudukça okurlar kaçacak diye korkuyorum. Ama durun! Gitmeyin müğğ:( )

E dedim profiterol yapayım. Canım kardeşim de çok sever ben böyle bir şeyler pişireyim, oley abla pişir falan diye gaz verdi. Aldım Oktay Usta'dan tarifleri girdim mutfağa.

Önce dolgu kremasını yapın, nam-ı diğer pastacı kreması:

Malzemeler:

Yarım litre süt
1 su bardağı toz şeker
1 su bardağından bir parmak kadar az un (80 gr)
2 adet yumurtanın sarısı + 1 yumurta
Yarım tatlı kaşığı vanilya tozu (vanilin kullandım ama tabi ki alakaları yok)
50 gram tereyağı ( istenirse)


  1. Sütü kaynatın.
  2. Ayrı bir kapta vanilyayı yumurtaları ve şekeri çırpma teliyle karıştırın.
  3. Kaynamış sütün 4'te 1'ini karışıma yavaş yavaş karıştırarak dökün. Yavaş yavaş olsun ki yumurtalar pişip hamurda yumurta kokusu bırakmasın.
  4. Üzerine elenmiş unu ekleyip karıştırmaya devam edin, bulamaç haline getirin.
  5. Sonrasında bulamaca kalan sütü ekleyin bu arada pek tabi ki karıştırmaya devam.
  6. Kısık ateşin üzerinde muhallebi kıvamına gelene kadar napıyoruz, tabi ki karıştırıyoruz.


Biraz kola kuvvet bölümleriydi bunlar. Soğuması için balkona falan koyun sonra.
Hamura geçelim,

Su Hamuru


Malzemeler:

110 gram un (tam bir su bardağı)
75 gram margarin (3-4 yemek kaşığı)
185 gram su (1 su bardağı)
5 gram toz şeker (1 çay kaşığı)
3 - 4 adet yumurta

Hamurun yapımı daha da kola kuvvet malesef:)


  1. Tereyağını ocakta eritin, şekeri koyun, üzerine suyu koyup bir taşım kaynatın.
  2. Elenmiş unu üzerine hızlıca karıştırarak azar azar ekleyin. Hamur haline geldikten sonra 6 dakika kadar kısık ateşte pişirin.
  3. Kabı ateşten alıp üzerine teker teker yumurtaları kırın, her kırışınızda onu yedirin karıştırın hamura sonra öteki yumurtaya geçin. Hamur böyle parça parça oluyor kesilmiş gibi, endişelenmeyin karıştırdıkça yedirdikçe geçiyor bu durum.
  4. Sonra bir sıkma torbası ya da çay kaşıkları yardımıyla aralıklı olacak şekilde tepsiye dizin. Çok kabarır genelde bunlar o nedenle ayrı gayrı dursunlar birbirlerinden. Ve küçük parçalar alın. Ben çay kaşığı kullandım mesela.
  5. 180 derecede önceden ısıtılmış fırına verin, piştikten sonra hemen çıkarmayın. Mümkünse fırında kendi kendine kalsın bir süre. Şöyle bir 10 dakika en az. İnip tabakaların birbirine yapışmasını engelliyor bu durum. Şiş şiş tam top gibi kalıyorlar.



Bu arada Çikolata sosu hazırlayın ki ben yine sadık yarim Dr. Oetker'ime başvurdum burda, Créme Olé kullandım ki kendisine bayılırım. İki dakika da hazırdır.

Yalnız profiterol çok bereketli bir şey ya, 2 tepsi çıktı, leziz de oldu. Oktay Ustanın da tarifi süper yani tutturmama ihtimaliniz yok.

Pişmiş hamurları ortalarından kesip (kapak açar gibi yani) aralarına soğumuş dolgu kremasını sürün. Sonra çikolata sosuyla şenlendirin.

Sunumu fıstıkla da süsleyebilirsiniz, afiyet olsun:)



Not: Az önceki tarifi bir müyendizden almış bulunmaktasınız:p

5 Şubat 2011 Cumartesi

yalancı tavuk göğsü

selaaaam. uzun zamandır canım sıkkındı ve mutfağa girmek içimden gelmiyordu. bugün mutfakla aramı düzelttim, umarım canımın sıkkınlığını da hallederim:)

gelelim tarifimize, oldukça basit ve yapımı da kolay.

yarım paket (125gr) margarin
4 çorba kaşığı un (tepeleme dolu)
1 su bardağı şeker (silme dolu)
4 su bardağı süt
1 paket vanilin

metal bir tencerede metal bir çırpıcı ile un ile margarini iyice karıştırın. tahta kaşık kullanmayın sütlü tatlılarda, yerken tahta tadı almak istemezsin herhalde:) yağ ve un ne kadar çok kavrulursa kıvam o kadar iyi olacaktır. şöyle bir şey olmalı.


ardından şekeri de üzerine ekleyip kısa bir süre çırpın ve sütü yavaş yavaş ekleyin. kaynamaya başlayana dek karıştırın. sütlü tatlılarda kaynama su kaynaması gibi değil de göz göz olur. patlayan gözler oluşmaya başladığında vanilyayı katın. yoğunlaşmaya başladığında da kapatın ocağı ve kaselere dökün. altı kase çıktı bu tatlı. ha bir de ben hiçbir tarife sadık kalamadığımdan buna da yine bi şeyler kattım:) ocaktan almadan önce içine 2 çay kaşığı kadar hindistan cevizi ekledim. ağza arada gelen minik tanecikler sayesinde tavuk göğsü parçalarıymış hissi de yarattım böylece:) ister tarçın ile ister sade yiyin. afiyet olsun.

2 Şubat 2011 Çarşamba

Çikolatalı Kek

Dün yine dedim bir şeyler pişireyim ne pişirsem kurabiye mi yapsam ne yapsam derken ay dedim şu bir süredir gezdiğim bloglardan bir tarif deneyeyim. Aaa hatta Cafe Fernando'ya bakayım yaaaa!! diye bir jeton düşmesi sonra yaklaşık 1 2 saat ulaşılamıyor purptakal'a, neden; kendini kaybetmiş tarifler arasında. Hangisini denesem neyi yapsam derken önüme bu kek tarifi düştü. Bir de blogun yazarı öyle güzel anlatmış ki, pamuk gibi yanağını daya uyu, ben bunu yapmaz mıyım dedim.


Tekerleğe benziyor gerçekten

Fakat tariflerinde vanilya özütü diye bir şeye değinmiş. Ecnebi yerlerde kavanoz gibi bir şeyde şurup gibi satılıyor. Ama bizim buralarda kullandığımız vanilin denen şeyle vanilya aynı şeyler değillermiş. Evde de yapması basit olan bu vanilya özütü için, aktarda vanilya çubukları satılıyor, onlardan alıp alkolde, mesela votkada 2 3 ay bekletmek gerekmiş. Düşünebiliyor musunuz?! Ben bekletemedim ve vanilini boca ettim hihoho. Bir de alkolle yapıldığı için annem karşı çıkar muhtemelen. Neyse efendim, bu kekte normal keklerden başka ne var derseniz, mesela kefir var! Sonraa krema var. Bolcana tereyağı ve bahsettiğim gibi vanilya özütü var.

Malzemeler:

2.5 Su bardağı un
1/4 Su bardağı kakao
1 Çay kaşığı karbonat
3/4 Çay kaşığı tuz
Yarım su bardağı krema
Yarım su bardağı kefir veya süt
200 Gram ince doğranmış sütlü veya bitter çikolata
225 Gram tereyağı
1+1/4 Su bardağı şeker
4 Yumurta ve 1 yumurta beyazı
1 Çay kaşığı vanilya özütü

Yazarın yazdığına göre kullanılan ölçekler Amerikan cup, tablespoon birimlerine denkmiş. Ben uğraşamadım Türk birimleriyle koydum hepsini:)

Önce çikolatamı bıçakla kestim kestim biraz zor oldu ama oldu. Rendelemek de bu işe çare aslında. Önemli olan küçük parçalara ayırmak ki erimesi kolay olsun. Isıya dayanıklı bir kapta çikolatalar beklerken evde krema olmadığı için krem şanti hazırladım. Sonra kremayı kaynayana kadar ısıtın. Çikolataların üzerine kremayı boşaltarak çikolatayı eritin, hemen eriyor zaten. Üzerine kefiri de ekleyip, karıştırıp, oda sıcaklığına ulaşması için buzdolabına koyun. Dikkat edin fazla soğumasın.

Başka bir kapta un, kakao, karbonat ve tuzu karıştırıp kenara koyun.

Bambaşka bir kapta (!) tarifte yazdığı kadar tereyağı ve şekeri çırpın. Ben krem şantide şeker olduğu için sadece çeyrek bardak şeker koydum, daha fazla koyabilirmişim. Yumurtaları teker teker ekleyin, vanilini koyun(işte burda vanilya özütü konulmalıydı)

Sonra efendim karıştırması kalıyor geriye. Bunun için de blogda bütün malzemeleri belli oranlarda tereyağı karışımı üzerine boşalttığı yazıyor. Önce un karışımının 1/3'ü + kremalı karışımın yarısı + un karışımının 1/3'ü + kremalı karışımın kalanı + un karışımının kalanı.

Sonra kalıbı yağlayıp, önceden 170 dereceye getirilmiş fırında 55-60 dakika pişiriyorsunuz.

Sonra süslemek için çikolata sosunu hazırlayalım, bunun için de:

120 Gram ince doğranmış bitter çikolata
1/2 Su bardağı krema
2 Çorba kaşığı tereyağı
2 Çorba kaşığı mısır şurubu (ben koymadım)

Deminki gibi, kremayı kaynatın, çikolatanın üzerine dökün, tereyağını da koyarak eritin. Koyulaşana kadar karıştırın, soğudukça koyulaşacaktır. Sonra da soğumuş kekin üzerini istediğiniz gibi süsleyin.

Benimkinin şekeri az olduğu için o süsleme çikolatasını üzerine yaydım.

Benimki pamuk gibi mi bilmem ama güzel oldu. Yemeyip yanında yatmayı düşünüyorum.

Afiyet olsun:)

28 Ocak 2011 Cuma

Milföyden Kolay Baklava

Size çoook kolay bir baklava tarifi vereceğim. Bu baklava için 14 milföy, bir su bardağı kadar ceviz ve sıvı+tereyağına ihtiyacınız var. Tabi bir de şerbet yapmak lazım:)
Durun şöyle derleyip toplayayım,

Malzemeler:
14 Milföy
1 Su bardağı ceviz/fındık/fıstık
5 Yemek kaşığı tereyağı
4 Yemek kaşığı sıvı yağ

Şerbet için:
3 Su bardağı şeker
2 Su bardağı su
Yarım limon suyu

Şerbet için gerekli malzemeleri bir tencereye koyup kaynatın. Sonra soğumaya bırakın.

Üstüste koyduğunuz 7 milföyü oklavayla açın, sereceğiniz tepsi boyutuna getirin. Sonra tepsiye yerleştirirken de yetişmeyen uçlarını çekiştirince genişliyor her halukarda yamuk yumuk açsanız da tepsinin zeminini kaplayabiliyorsunuz yani.



Sonra içine cevizleri yayın, ve üzerini diğer 7 kat milföyle kapatın. Dilimleyin, yağını kaşıkla yayın, fırınlayın:)

Ben bir de kaymaklı baklavayı sevdiğimden kaymaklısından yaptım. Onun için de yarım litre süte 60 gram civarı irmik koydum. İstediğim koyuluğu yani muhallebi kıvamını elde edinceye kadar da ekledim. Bu baklavayı 6 kat milföyden yaptım. Onun fotoğrafı yok ama cevizlinin var.


Fırından çıkınca sıcak baklavanın üzerine soğumuş şerbeti dökün. Soğuyunca tatlı servis edin.

Afiyet olsun:)

26 Ocak 2011 Çarşamba

Tereyağı

Size tereyağıyla ilgili bir sır vericem, aslında internete göz attım pek sırlık hali kalmamış ama yine de ben burada ilk kez diyeceğime göre bu buranın sırrı olsun. Evet!

Geçen postlarımdan birinde, Dr. Oetker'le Cheesecake Vakti postunda malzemeler resminde kavanozda sarı sarı güzel bir tereyağı resmi koymuştum. Koyarken bunu da bir ara diyim dedim fakat unuttum. Kısmet bugüneymiş.



Bir süredir annem tereyağını aldığı gibi bir tencereye atıp kaynatıyor. Koca paketi yani artık ne kadarsa. Kaynayan tereyağının üzerinde köpükler oluşuyor, lavaboya dökmek lavaboyu tıkayacağından bunları kaşıkla alıp bir gazete parçasının üzerine atıyor. Tereyağı yaklaşık 20 dakika kaynıyor kısık ateşte. Dikkat edin de yakmayın aman. Köpüklerle savaşa girmeyin tabi çıktıkça topliyim diye iflahınız kesilir. Birkaç dakikada bir toplayın sanırım yeterlidir. Ardından kalan kısmı kavanoza koyup çekmecede dolapta falan saklıyor. Yani buzdolabına koymuyor. Böylece her daim oda sıcaklığında kolayca unla harmanlanacak tereyağı hazır oluyor.

Ha peki neden kaynattık da o köpükleri ayırdık, çünkü tereyağının damarları tıkayan kısmı orasıymış. Böylece içimizi biraz daha rahatlatarak tereyağı yiyebiliyoruz en azından:) Ee herkesin köyünden hatta en güzel tereyağı olduğu söylenen Rize Ayder'den tereyağları gelmiyor malesef.

Lakin küçüklüğümden tadı damağımda kalan pazarda bir kadından aldığımız tereyağını hatırlattığım zaman annemin, "onun içine patates koyuyorlardı, bi gün kocaman patates buldum içinde!" diye beni bozum etmesi... Patatese olan aşkım bitmeyecek. O zamandan belliymiş:)

Tereyağı demişken hazır, tereyağını evde de yapabiliriz biliyorsunuz değil mi? Artık her şey internette anacım, bilmediğinizi düşünmek size ayıp olurmuş gibi geliyor:)

Birkaç sene evvel çılgın teyzem Bilgin tereyağı yapabileceğimizi söylediğinde büyük bir işmiş gibi gelmişti. Halbuki bir kasede hallolacak kadar ufak bir işmiş. Açıkçası çok da net hatırlamıyorum sürelerini ama basitçe şöyleydi: Bilindik güvenilir bir markanın 200 ml'lik kremalarından alıp bir kaba boşaltın. Mikserin en yüksek derecesinde çırpın. Biraz uzun sürebilir ama yılmayın çırpın. Bir süre sonra kremanın suyu aşağıda kalırken üzerinde tereyağı olacak kısım ayrılıyor. Sonrasını teyzem yapmıştı, ama sanırım temel olarak şu basamaklardan oluşuyordu, süzme ve soğuk suya tutma. Önce bir elekte suyunu süzdürmüştü, tabi hiçbir şeyi çöpe atmayan biri olarak suyunu da değerlendirmek üzere kaldırdı. Sonra tereyağını soğuk sudan geçirdi bir dakika süreyle falan. Sanırım sertleşip şekle girmesini sağladı bu da. Sonra yiyorsunuz mis gibi tereyağını:)

Dediğim gibi birkaç senelik bilgi olduğu için bir kutu tereyağından ne kadar çıktığını ve ne kadar süre mikserde çektiğimizi hatırlamıyorum. Evimde mikser olmadığı için bir daha da deneyemedim. Ayrıca yine teyzemde bir gün başka bir markayla tekrar denediğimiz tereyağı olmayınca da sıkıldım bir daha deneme girişiminde bulunmadım. O yüzden bildiğiniz marka kremayı alın dedim.

Siz benim kadar tembel olmayın yapın yiyin sevgili okurlar:)

16 Ocak 2011 Pazar

Muffin

Muffin i muffin yapan üzerindeki süslemesi midir yoksa şekli midir? Yok pardon o dediğim cupcake. Muffin küçük porsiyonlarda yapılan kektir. Kağıttan kalıplara konulur fakat o kalıplar sonra yayılıyor bazen öyle bir derdi var. Birbirlerine destek olsun diye sıkı fıkı koyarsanız da fırında birbirlerine kaynayıp yapışık bilmemkaçızlar olarak çıktıkları görülmüştür tarafımdan. Belki kağıdın kalitesiyle ilgilidir belki de kağıdın içine fazla koymamak gerekir. Neyse isviçreli bilimadamları buna bir çare bulmuşlar ve silikon kapları icat etmişler. Ben bunları da yıkamaktan hazzetmediğim için içlerine kağıt koyuyorum sonra bulaşık çıkarmadan kek yemiş oluyorum. 

Malzemeler:
4 yumurta
3 çay bardağı şeker
1 çay bardağı süt
1 çay bardağı sıvı yağ
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
5 çay bardağı un

Yumurtalarla şekeri çırpın, çok çırpmayın kabarmayabiliyor. Şekeri eritin yeter. Üzerine geri kalan malzemeleri koyun. Un, kabartma tozu ve vanilyayı eleyerek koymayı unutmayın, kekin havalanmasını ve daha çok kabarmasını sağlıyor.

Bir yandan da evde kalmış siyah çikolata vardı, onu benmari usulü erittim. Benmari de denmez de buharda nerdeyse.


Kalıplara koyduğum kek harcının üzerine birer çay kaşığı kadar bu çikolatadan koyup üstlerini kekin beyaz kısmıyla örttüm. 



25 dakika 180oC lik fırında pişti buncağızlar. 


Sonra çıkardım yedim:) Güzel olmuş şekerini daha az koyabilrmişim hatta. Eritip koyduğum çikolata dibe inip sertleşmiş daha da hoş olmuş. Belki eritmeseydim ortada kalırdı onu da denedim ama kesmedim o keki henüz. Yemedim yani:) Kesilmiş hali de şöyle:

Kardeşim biraz daha çikolata eritip üzerlerine sürdü. Çikolatayı koyduğum kaşığı sıyırayım derken yedikçe bayıldım beğendim bol bol kalori aldım.

Olsun nolcek, afiyet olsun:)

14 Ocak 2011 Cuma

mantarlı peynirli lazanya

geçen gün gözüme lazanyalar çarptı. bolonez soslusu tamam da farklı bir şeyler deneyeyim dedim ve bu kez evdeki çeşitli peynirleri görünce onları da değerlendirmeye karar verdim. tarifi vereyim hemen.

10 adet lazanya (barilla bu kısımda tüm sorumluluğu üstüne alıyor:))

iç harç için:

5 adet iri mantar
1 yemek kaşığı sıvıyağ

yine iç harç için:

3 adet karper peynir (kıvam vermesi için kullandım bunun yerine krem peynir de kullanabilirsiniz)
50gr eski kaşar -rendelenmiş- (yaklaşık bir buçuk kibrit kutusu büyüklüğünde)
50gr örgü peyniri -rendelenmiş- (tuzu için bunu kullandım)
50gr beyaz peynir
5dal maydanoz
1 dal fesleğen

beşamel sos için:

3 çorba kaşığı tereyağ
3 çorba kaşığı -tepeleme- un
4 su bardağı süt
1 çay kaşığı kadar tuz

maydanozları ve fesleğeni minik minik kıydıktan sonra tüm peynirleri de bir araya getirip iyice karıştırdım.



sonra mantarları kesip bir yemek kaşığı yağda biraz çevirdim. aslında oblik kesecektim de aceleden unutup gelişigüzel kestim. ehem :)



mantarlar olduktan sonra gelelim beşamel sosa. sütü ve unu iyice çırptım. sonra orta ateşte sürekli karıştırırak sos kaynamaya başlayana dek yani cadı kazanından fırlayan baloncuklar gibi göz göz olana dek devam ettim. gözler belirmeye başlayınca da tereyağı ekleyip yağ eriyene dek karıştırdım. sonra ocağın altını kapattım ve ısıya dayanıklı bir kaba önce beşamel sostan üstüne de lazanyadan ekledim. lazanyanın üstüne peynirli sostan koydum. sonra yine lazanya yine sos. böyle üç kat hazırladım. üçüncü katta beşamel sosun üstüne mantarları ekledim. ve yine lazanya, sos, peynir devam ettim. en üst katta ise beşamel sos kaldı. şöyle oldu:



fırında yaklaşık 25 dakika pişirdim. içinde yeterince peynir olduğu için üzerine kaşar peynir serpmemeyi tercih ettim ve bu yüzden de bölgesel bi kızarma oldu sadece.




eh son olarak da afiyet olsun:)
aceleyle yaptığım için çekimler kötü oldu.
lazanya deyince aklıma hep friends-joey gelir. ona ithafen olsun :)

9 Ocak 2011 Pazar

Dr. Oetker'le Cheesecake Vakti

Uzunca süre tembellikten sonra bugün bu tembelliğime yakışır bir hareket yaptım ve size Dr. Oetkerin cheesecake tarifini vermeye karar verdim! Evet evet hazır karışımlar bildiniz:) Ama olsun tembel ben onu bile yapmaya zorsunuyordum bir süredir, baktım ki skt'si şubat 2011 dedim yapayım. Bir sürü de fotoğraf çektim her bişiyi yaptım eğlenerek bir cheesecake hazırladım. Ve evet sayın seyirci, sen muhtemelen bu hazır karışım kutusunu alırsan buraya bakmaz kutunun üzerinden yaparsın, ama bu biraz da kendim için tembelliğimi örtbas etmek için. Şu ana kadar tembellik kelimesini 4234 kez kullanarak pek örtbas etmeyi amaçlamamış gibi duruyorum gerçi:)

Ayrıca cheesecake'in son hali henüz görünmedi, kendisi balkonda istirahatte. Yarın sabah bir editle sizinle tanıştıracağım, ama şu an yarın sabahı bekleyemeyerek bu tarifi sizinle paylaşıyorum:

Öncelikleee marketten bir adet hazır cheesecake karışımı alıyorsunuz:)


İçinden çıkan 3 paket var janjanlı olan kreması, beyaz olan tabanı için. Ufak olansa üzerinde yazdığı gibi süsleme için.

Peki ya malzemeler?


Bir adet kelepçeli fırın kabı, 200 gr labne, su, süzme yoğurt, tereyağı ya da margarin ve 3 yumurta. Son resim bonus. Yıkanmış tertemiz meyveler. Bir de yumurtanın şekline dikkat.

Önce hamuru hazırlıyoruz: Beyaz paketteki karışımı bir kaba boşaltın, üzerine yaklaşık 3.5 yemek kaşığı tereyağı (100 gr) ve 1 yemek kaşığı su ekleyin, karıştırın, yoğurun, tadın, tatlı tatlı güzel oluyor. Sonra 3'te 1'ini ayırın, 3'te 2'sini ise kelepçeli kabın tabanına yayın.


Kalan 3'te 1'i ise kenarlık olarak kabın kenarına yayın. Tarifte 4 cm yüksekliğinde olsun diyor. Siz kafanıza göre her yeri eşit kalınlıkta olacak şekilde yayın, incelen yerler yanar yoksa. Çatalla da delin hamurunuzu ki kabarmasın. 8-10 çatal darbesi yeter ama ben hızımı alamayıp şekiller yapıyorum çatal izleriyle yaklaşık bi 15 20 tane bırakıyorumdur:)

Verin fırına!

150-170oC arasında önceden ısıtılmış fırında 15 - 20 dakika kalsın.

Ve o sırada tabi ki boş durmak yok, geldik cheese tarafına.
Janjanlı pakettekileri bir kaba boşaltın, üzerine 3 yımırta kırın, 2 çorba kaşığı tereyağını koyun çatalla veya mikserle çırpın. Ben çatalla çırptım oldu da. Sonra 2 su bardağı yoğurt, 200g'lık bir paket labne peynirini boca edin aynı karışıma. Çırpın! Vuhuu böyle hoş olana kadar çırpın. Şöyle oluyor:


Bu arada fırından çıkan taze tabanın üzerine bu karışımı dökün.

Tarifte biraz soğusun bu taban diyor ama ben öeeeh onu mu bekleyeceğim bir de zaten yine fırına girecek diyerekten kendisini kremasıyla doldurup hiç hiç hiiç beklemeden fırına sürdüm. 

45 - 55 dakika yine 150 - 170 oC fırında keyif çatacak kendisi haanım:)


Fırının saati yanlış efendim, her elektrik gittiğinde sıfırlandığı için ilk birkaçı haricinde fırının saatiyle uğraşmadık.

Ve piştiiii:)

İşte tam o sırada, bu böyle çıplak duramaz ya dediğinizi duyar gibiyim, evet bir süsleme gerekiyor kendisine. Frambuazlı bir süsleme paketi veriyorlar. İsteğe göre üzerine meyve de koyabiliyorsunuz. Ama bizde yoktu, almadım da, koymadım da. Şimdi o süsleme jelini hazırlıyoruz.



Ufak bir kaba süsleme jeli paketindekileri boca edip üzerine 2 çorba kaşığı şeker koyun. Sonra da 2.5 ufak çay bardağı su. Koyun ocağa kaynayana kadar karıştırarak pişirin. Kaynayınca ocakta bir dakika daha tutun ve altını kapatın, soğumaya bırakın. 

Fakat biz son birkaç yaptığımızda da bu başımıza geldi, yine aynısı oldu, bu jöle kaynamaya başlarken renk değiştiriyor, neredeyse sarı rengini alıyor. Yarın servis halindeki fotoğrafını eklediğimde anlarsınız. Belki görünmez bile.

Neyse ekleyin soğuduktan sonra bu süsleme jelini de, koyun buzdolabına, 2 - 3 saat hatta 5 - 6 saat kalsın diyorlar, kalsın anasını satalım o kadar emek vereceğiz de o kadar bekleyemeyecek miyiz?

Tam bir bekar tarifi oldu qalom'un da dediği gibi. Aslında pek de basit değil çok uğraştırıcı ama sizin için bunu yazarken evde hazır karışım olmadan nasıl yaparım diye baktım o da basitmiş. Belki ilerde bir zaman da onu yaparım, hem gelişimimi görmüş oluruz (:p) hem de size yeni bir tarif öğretmiş olurum:)

Yine görüşmek üzere, bu sefer arayı açmamaya çalışacağım ama söz veremiyorum.

edit: nasıl ama:)


5 Ocak 2011 Çarşamba

zeytinyağlı kereviz

eveet yine ben. bugün purptakal ile blogtan ve gelecekle ilgili planlarımızdan bahsettik biraz. neler olduğundan o bahsetsin ya da bi zaman bahsederiz ve burda yayımlarız belki.

gelelim yemeğe: aman efendim kereviz kokar, ıyk ben yemem onu falan demeyin. buram buram kereviz kokmuyor yerken. bu seferki tarifte bolca göz ölçüsü var, yavaş yavaş göz kararını öğrenmeye başlayalım:)

1 adet orta boy kereviz (yaklaşık bir yumruk büyüklüğünde)
1 adet orta boy patates 
1 adet orta boy soğan
1 adet büyük boy havuç
1 adet portakal
çeyrek limon
3-4 çorba kaşığı zeytinyağı
5 adet kesme şeker

kerevizi soyup kuşbaşı büyüklüğünde kesin ve salata kasesinden daha küçük ama derin bir kaba koyun. üzerine gelecek kadar suyla doldurun. suya limonu sıktıktan sonra limonu da içine atın. beklesinler orda biraz.
patatesi ve havucu da kuşbaşı büyüklüğünde doğrayın.
soğanı ise halka halka doğrayın çatala gelebilmesi için.

zeytinyağı ve soğanı tencereye koyup kısık ateşte soğanların rengi iyice sararana dek kavurun. sonra havuçları atın üzerine ve soğanlar havuçları sarana dek karıştırın. hafifçe de kavrulmuş olurlar böylece. sonra da patatesi ve kerevizi ekleyin. bunları da birbirleriyle kaynaştırın. bir portakalı sıkıp suyunu ekleyin tencereye. üzerine şekerleri ve yaklaşık 1 tatlı kaşığı kadar da tuzu ekleyin. sonra hani o kerevizlerin içinde durduğu limonlu su vardı ya hah işte ondan da ekleyin. ölçüsü ise en üstteki sebzelerin yarısına gelene dek. bu da yaklaşık 1 çay bardağı sanırım. sonra güzelce bir karıştırın ve tencerenin kapağını kapatıp pişirin. havuçlar piştiyse hepsi pişmiştir. ocağı kapadıktan sonra kerevizin saplarını da içine atın. biraz aroma versin. ılık yemenizi tavsiye ederim. afiyet olsun.