28 Ocak 2011 Cuma

Milföyden Kolay Baklava

Size çoook kolay bir baklava tarifi vereceğim. Bu baklava için 14 milföy, bir su bardağı kadar ceviz ve sıvı+tereyağına ihtiyacınız var. Tabi bir de şerbet yapmak lazım:)
Durun şöyle derleyip toplayayım,

Malzemeler:
14 Milföy
1 Su bardağı ceviz/fındık/fıstık
5 Yemek kaşığı tereyağı
4 Yemek kaşığı sıvı yağ

Şerbet için:
3 Su bardağı şeker
2 Su bardağı su
Yarım limon suyu

Şerbet için gerekli malzemeleri bir tencereye koyup kaynatın. Sonra soğumaya bırakın.

Üstüste koyduğunuz 7 milföyü oklavayla açın, sereceğiniz tepsi boyutuna getirin. Sonra tepsiye yerleştirirken de yetişmeyen uçlarını çekiştirince genişliyor her halukarda yamuk yumuk açsanız da tepsinin zeminini kaplayabiliyorsunuz yani.



Sonra içine cevizleri yayın, ve üzerini diğer 7 kat milföyle kapatın. Dilimleyin, yağını kaşıkla yayın, fırınlayın:)

Ben bir de kaymaklı baklavayı sevdiğimden kaymaklısından yaptım. Onun için de yarım litre süte 60 gram civarı irmik koydum. İstediğim koyuluğu yani muhallebi kıvamını elde edinceye kadar da ekledim. Bu baklavayı 6 kat milföyden yaptım. Onun fotoğrafı yok ama cevizlinin var.


Fırından çıkınca sıcak baklavanın üzerine soğumuş şerbeti dökün. Soğuyunca tatlı servis edin.

Afiyet olsun:)

26 Ocak 2011 Çarşamba

Tereyağı

Size tereyağıyla ilgili bir sır vericem, aslında internete göz attım pek sırlık hali kalmamış ama yine de ben burada ilk kez diyeceğime göre bu buranın sırrı olsun. Evet!

Geçen postlarımdan birinde, Dr. Oetker'le Cheesecake Vakti postunda malzemeler resminde kavanozda sarı sarı güzel bir tereyağı resmi koymuştum. Koyarken bunu da bir ara diyim dedim fakat unuttum. Kısmet bugüneymiş.



Bir süredir annem tereyağını aldığı gibi bir tencereye atıp kaynatıyor. Koca paketi yani artık ne kadarsa. Kaynayan tereyağının üzerinde köpükler oluşuyor, lavaboya dökmek lavaboyu tıkayacağından bunları kaşıkla alıp bir gazete parçasının üzerine atıyor. Tereyağı yaklaşık 20 dakika kaynıyor kısık ateşte. Dikkat edin de yakmayın aman. Köpüklerle savaşa girmeyin tabi çıktıkça topliyim diye iflahınız kesilir. Birkaç dakikada bir toplayın sanırım yeterlidir. Ardından kalan kısmı kavanoza koyup çekmecede dolapta falan saklıyor. Yani buzdolabına koymuyor. Böylece her daim oda sıcaklığında kolayca unla harmanlanacak tereyağı hazır oluyor.

Ha peki neden kaynattık da o köpükleri ayırdık, çünkü tereyağının damarları tıkayan kısmı orasıymış. Böylece içimizi biraz daha rahatlatarak tereyağı yiyebiliyoruz en azından:) Ee herkesin köyünden hatta en güzel tereyağı olduğu söylenen Rize Ayder'den tereyağları gelmiyor malesef.

Lakin küçüklüğümden tadı damağımda kalan pazarda bir kadından aldığımız tereyağını hatırlattığım zaman annemin, "onun içine patates koyuyorlardı, bi gün kocaman patates buldum içinde!" diye beni bozum etmesi... Patatese olan aşkım bitmeyecek. O zamandan belliymiş:)

Tereyağı demişken hazır, tereyağını evde de yapabiliriz biliyorsunuz değil mi? Artık her şey internette anacım, bilmediğinizi düşünmek size ayıp olurmuş gibi geliyor:)

Birkaç sene evvel çılgın teyzem Bilgin tereyağı yapabileceğimizi söylediğinde büyük bir işmiş gibi gelmişti. Halbuki bir kasede hallolacak kadar ufak bir işmiş. Açıkçası çok da net hatırlamıyorum sürelerini ama basitçe şöyleydi: Bilindik güvenilir bir markanın 200 ml'lik kremalarından alıp bir kaba boşaltın. Mikserin en yüksek derecesinde çırpın. Biraz uzun sürebilir ama yılmayın çırpın. Bir süre sonra kremanın suyu aşağıda kalırken üzerinde tereyağı olacak kısım ayrılıyor. Sonrasını teyzem yapmıştı, ama sanırım temel olarak şu basamaklardan oluşuyordu, süzme ve soğuk suya tutma. Önce bir elekte suyunu süzdürmüştü, tabi hiçbir şeyi çöpe atmayan biri olarak suyunu da değerlendirmek üzere kaldırdı. Sonra tereyağını soğuk sudan geçirdi bir dakika süreyle falan. Sanırım sertleşip şekle girmesini sağladı bu da. Sonra yiyorsunuz mis gibi tereyağını:)

Dediğim gibi birkaç senelik bilgi olduğu için bir kutu tereyağından ne kadar çıktığını ve ne kadar süre mikserde çektiğimizi hatırlamıyorum. Evimde mikser olmadığı için bir daha da deneyemedim. Ayrıca yine teyzemde bir gün başka bir markayla tekrar denediğimiz tereyağı olmayınca da sıkıldım bir daha deneme girişiminde bulunmadım. O yüzden bildiğiniz marka kremayı alın dedim.

Siz benim kadar tembel olmayın yapın yiyin sevgili okurlar:)

16 Ocak 2011 Pazar

Muffin

Muffin i muffin yapan üzerindeki süslemesi midir yoksa şekli midir? Yok pardon o dediğim cupcake. Muffin küçük porsiyonlarda yapılan kektir. Kağıttan kalıplara konulur fakat o kalıplar sonra yayılıyor bazen öyle bir derdi var. Birbirlerine destek olsun diye sıkı fıkı koyarsanız da fırında birbirlerine kaynayıp yapışık bilmemkaçızlar olarak çıktıkları görülmüştür tarafımdan. Belki kağıdın kalitesiyle ilgilidir belki de kağıdın içine fazla koymamak gerekir. Neyse isviçreli bilimadamları buna bir çare bulmuşlar ve silikon kapları icat etmişler. Ben bunları da yıkamaktan hazzetmediğim için içlerine kağıt koyuyorum sonra bulaşık çıkarmadan kek yemiş oluyorum. 

Malzemeler:
4 yumurta
3 çay bardağı şeker
1 çay bardağı süt
1 çay bardağı sıvı yağ
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
5 çay bardağı un

Yumurtalarla şekeri çırpın, çok çırpmayın kabarmayabiliyor. Şekeri eritin yeter. Üzerine geri kalan malzemeleri koyun. Un, kabartma tozu ve vanilyayı eleyerek koymayı unutmayın, kekin havalanmasını ve daha çok kabarmasını sağlıyor.

Bir yandan da evde kalmış siyah çikolata vardı, onu benmari usulü erittim. Benmari de denmez de buharda nerdeyse.


Kalıplara koyduğum kek harcının üzerine birer çay kaşığı kadar bu çikolatadan koyup üstlerini kekin beyaz kısmıyla örttüm. 



25 dakika 180oC lik fırında pişti buncağızlar. 


Sonra çıkardım yedim:) Güzel olmuş şekerini daha az koyabilrmişim hatta. Eritip koyduğum çikolata dibe inip sertleşmiş daha da hoş olmuş. Belki eritmeseydim ortada kalırdı onu da denedim ama kesmedim o keki henüz. Yemedim yani:) Kesilmiş hali de şöyle:

Kardeşim biraz daha çikolata eritip üzerlerine sürdü. Çikolatayı koyduğum kaşığı sıyırayım derken yedikçe bayıldım beğendim bol bol kalori aldım.

Olsun nolcek, afiyet olsun:)

14 Ocak 2011 Cuma

mantarlı peynirli lazanya

geçen gün gözüme lazanyalar çarptı. bolonez soslusu tamam da farklı bir şeyler deneyeyim dedim ve bu kez evdeki çeşitli peynirleri görünce onları da değerlendirmeye karar verdim. tarifi vereyim hemen.

10 adet lazanya (barilla bu kısımda tüm sorumluluğu üstüne alıyor:))

iç harç için:

5 adet iri mantar
1 yemek kaşığı sıvıyağ

yine iç harç için:

3 adet karper peynir (kıvam vermesi için kullandım bunun yerine krem peynir de kullanabilirsiniz)
50gr eski kaşar -rendelenmiş- (yaklaşık bir buçuk kibrit kutusu büyüklüğünde)
50gr örgü peyniri -rendelenmiş- (tuzu için bunu kullandım)
50gr beyaz peynir
5dal maydanoz
1 dal fesleğen

beşamel sos için:

3 çorba kaşığı tereyağ
3 çorba kaşığı -tepeleme- un
4 su bardağı süt
1 çay kaşığı kadar tuz

maydanozları ve fesleğeni minik minik kıydıktan sonra tüm peynirleri de bir araya getirip iyice karıştırdım.



sonra mantarları kesip bir yemek kaşığı yağda biraz çevirdim. aslında oblik kesecektim de aceleden unutup gelişigüzel kestim. ehem :)



mantarlar olduktan sonra gelelim beşamel sosa. sütü ve unu iyice çırptım. sonra orta ateşte sürekli karıştırırak sos kaynamaya başlayana dek yani cadı kazanından fırlayan baloncuklar gibi göz göz olana dek devam ettim. gözler belirmeye başlayınca da tereyağı ekleyip yağ eriyene dek karıştırdım. sonra ocağın altını kapattım ve ısıya dayanıklı bir kaba önce beşamel sostan üstüne de lazanyadan ekledim. lazanyanın üstüne peynirli sostan koydum. sonra yine lazanya yine sos. böyle üç kat hazırladım. üçüncü katta beşamel sosun üstüne mantarları ekledim. ve yine lazanya, sos, peynir devam ettim. en üst katta ise beşamel sos kaldı. şöyle oldu:



fırında yaklaşık 25 dakika pişirdim. içinde yeterince peynir olduğu için üzerine kaşar peynir serpmemeyi tercih ettim ve bu yüzden de bölgesel bi kızarma oldu sadece.




eh son olarak da afiyet olsun:)
aceleyle yaptığım için çekimler kötü oldu.
lazanya deyince aklıma hep friends-joey gelir. ona ithafen olsun :)

9 Ocak 2011 Pazar

Dr. Oetker'le Cheesecake Vakti

Uzunca süre tembellikten sonra bugün bu tembelliğime yakışır bir hareket yaptım ve size Dr. Oetkerin cheesecake tarifini vermeye karar verdim! Evet evet hazır karışımlar bildiniz:) Ama olsun tembel ben onu bile yapmaya zorsunuyordum bir süredir, baktım ki skt'si şubat 2011 dedim yapayım. Bir sürü de fotoğraf çektim her bişiyi yaptım eğlenerek bir cheesecake hazırladım. Ve evet sayın seyirci, sen muhtemelen bu hazır karışım kutusunu alırsan buraya bakmaz kutunun üzerinden yaparsın, ama bu biraz da kendim için tembelliğimi örtbas etmek için. Şu ana kadar tembellik kelimesini 4234 kez kullanarak pek örtbas etmeyi amaçlamamış gibi duruyorum gerçi:)

Ayrıca cheesecake'in son hali henüz görünmedi, kendisi balkonda istirahatte. Yarın sabah bir editle sizinle tanıştıracağım, ama şu an yarın sabahı bekleyemeyerek bu tarifi sizinle paylaşıyorum:

Öncelikleee marketten bir adet hazır cheesecake karışımı alıyorsunuz:)


İçinden çıkan 3 paket var janjanlı olan kreması, beyaz olan tabanı için. Ufak olansa üzerinde yazdığı gibi süsleme için.

Peki ya malzemeler?


Bir adet kelepçeli fırın kabı, 200 gr labne, su, süzme yoğurt, tereyağı ya da margarin ve 3 yumurta. Son resim bonus. Yıkanmış tertemiz meyveler. Bir de yumurtanın şekline dikkat.

Önce hamuru hazırlıyoruz: Beyaz paketteki karışımı bir kaba boşaltın, üzerine yaklaşık 3.5 yemek kaşığı tereyağı (100 gr) ve 1 yemek kaşığı su ekleyin, karıştırın, yoğurun, tadın, tatlı tatlı güzel oluyor. Sonra 3'te 1'ini ayırın, 3'te 2'sini ise kelepçeli kabın tabanına yayın.


Kalan 3'te 1'i ise kenarlık olarak kabın kenarına yayın. Tarifte 4 cm yüksekliğinde olsun diyor. Siz kafanıza göre her yeri eşit kalınlıkta olacak şekilde yayın, incelen yerler yanar yoksa. Çatalla da delin hamurunuzu ki kabarmasın. 8-10 çatal darbesi yeter ama ben hızımı alamayıp şekiller yapıyorum çatal izleriyle yaklaşık bi 15 20 tane bırakıyorumdur:)

Verin fırına!

150-170oC arasında önceden ısıtılmış fırında 15 - 20 dakika kalsın.

Ve o sırada tabi ki boş durmak yok, geldik cheese tarafına.
Janjanlı pakettekileri bir kaba boşaltın, üzerine 3 yımırta kırın, 2 çorba kaşığı tereyağını koyun çatalla veya mikserle çırpın. Ben çatalla çırptım oldu da. Sonra 2 su bardağı yoğurt, 200g'lık bir paket labne peynirini boca edin aynı karışıma. Çırpın! Vuhuu böyle hoş olana kadar çırpın. Şöyle oluyor:


Bu arada fırından çıkan taze tabanın üzerine bu karışımı dökün.

Tarifte biraz soğusun bu taban diyor ama ben öeeeh onu mu bekleyeceğim bir de zaten yine fırına girecek diyerekten kendisini kremasıyla doldurup hiç hiç hiiç beklemeden fırına sürdüm. 

45 - 55 dakika yine 150 - 170 oC fırında keyif çatacak kendisi haanım:)


Fırının saati yanlış efendim, her elektrik gittiğinde sıfırlandığı için ilk birkaçı haricinde fırının saatiyle uğraşmadık.

Ve piştiiii:)

İşte tam o sırada, bu böyle çıplak duramaz ya dediğinizi duyar gibiyim, evet bir süsleme gerekiyor kendisine. Frambuazlı bir süsleme paketi veriyorlar. İsteğe göre üzerine meyve de koyabiliyorsunuz. Ama bizde yoktu, almadım da, koymadım da. Şimdi o süsleme jelini hazırlıyoruz.



Ufak bir kaba süsleme jeli paketindekileri boca edip üzerine 2 çorba kaşığı şeker koyun. Sonra da 2.5 ufak çay bardağı su. Koyun ocağa kaynayana kadar karıştırarak pişirin. Kaynayınca ocakta bir dakika daha tutun ve altını kapatın, soğumaya bırakın. 

Fakat biz son birkaç yaptığımızda da bu başımıza geldi, yine aynısı oldu, bu jöle kaynamaya başlarken renk değiştiriyor, neredeyse sarı rengini alıyor. Yarın servis halindeki fotoğrafını eklediğimde anlarsınız. Belki görünmez bile.

Neyse ekleyin soğuduktan sonra bu süsleme jelini de, koyun buzdolabına, 2 - 3 saat hatta 5 - 6 saat kalsın diyorlar, kalsın anasını satalım o kadar emek vereceğiz de o kadar bekleyemeyecek miyiz?

Tam bir bekar tarifi oldu qalom'un da dediği gibi. Aslında pek de basit değil çok uğraştırıcı ama sizin için bunu yazarken evde hazır karışım olmadan nasıl yaparım diye baktım o da basitmiş. Belki ilerde bir zaman da onu yaparım, hem gelişimimi görmüş oluruz (:p) hem de size yeni bir tarif öğretmiş olurum:)

Yine görüşmek üzere, bu sefer arayı açmamaya çalışacağım ama söz veremiyorum.

edit: nasıl ama:)


5 Ocak 2011 Çarşamba

zeytinyağlı kereviz

eveet yine ben. bugün purptakal ile blogtan ve gelecekle ilgili planlarımızdan bahsettik biraz. neler olduğundan o bahsetsin ya da bi zaman bahsederiz ve burda yayımlarız belki.

gelelim yemeğe: aman efendim kereviz kokar, ıyk ben yemem onu falan demeyin. buram buram kereviz kokmuyor yerken. bu seferki tarifte bolca göz ölçüsü var, yavaş yavaş göz kararını öğrenmeye başlayalım:)

1 adet orta boy kereviz (yaklaşık bir yumruk büyüklüğünde)
1 adet orta boy patates 
1 adet orta boy soğan
1 adet büyük boy havuç
1 adet portakal
çeyrek limon
3-4 çorba kaşığı zeytinyağı
5 adet kesme şeker

kerevizi soyup kuşbaşı büyüklüğünde kesin ve salata kasesinden daha küçük ama derin bir kaba koyun. üzerine gelecek kadar suyla doldurun. suya limonu sıktıktan sonra limonu da içine atın. beklesinler orda biraz.
patatesi ve havucu da kuşbaşı büyüklüğünde doğrayın.
soğanı ise halka halka doğrayın çatala gelebilmesi için.

zeytinyağı ve soğanı tencereye koyup kısık ateşte soğanların rengi iyice sararana dek kavurun. sonra havuçları atın üzerine ve soğanlar havuçları sarana dek karıştırın. hafifçe de kavrulmuş olurlar böylece. sonra da patatesi ve kerevizi ekleyin. bunları da birbirleriyle kaynaştırın. bir portakalı sıkıp suyunu ekleyin tencereye. üzerine şekerleri ve yaklaşık 1 tatlı kaşığı kadar da tuzu ekleyin. sonra hani o kerevizlerin içinde durduğu limonlu su vardı ya hah işte ondan da ekleyin. ölçüsü ise en üstteki sebzelerin yarısına gelene dek. bu da yaklaşık 1 çay bardağı sanırım. sonra güzelce bir karıştırın ve tencerenin kapağını kapatıp pişirin. havuçlar piştiyse hepsi pişmiştir. ocağı kapadıktan sonra kerevizin saplarını da içine atın. biraz aroma versin. ılık yemenizi tavsiye ederim. afiyet olsun.